Aile Danışmanlığı

Yaşam Koçluğu

AİLE DANIŞMANLIĞI
Aile dendiği zaman, anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile kavramı anlaşılmaktadır. Devlet Planlama Teşkilatı ‘Türk Aile Yapısı Özel İhtisas Komisyonu’nun 1987 yılında yaptığı tanıma göre ‘’ Aile; kan bağı, evlilik ve diğer yasal yolardan, aralarında akrabalık ilişkisi bulunan ve çoğunlukla aynı evde yaşayan bireylerden oluşan, bireylerin cinsel, psikolojik, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılandığı, topluma uyum ve katılımlarının sağlandığı ve düzenlendiği temel bir toplumsal birimdir’’. Örf ve adetler, aile üyelerinin aile içinde alacağı rolleri saptarsa da üyelerin alacağı roller toplumlara, çekirdek ve geniş aile tiplerine göre değişiklik gösterebilir. Aile üyelerine yönelik beklentiler ve roller her ortamda farklı olabilir.
 
Genel olarak aile kavramıyla ilgili 4 farklı yaklaşım söz konusudur:
 
1. Aile üyelerinin birinin fikrine dayanarak, onun duyguları ve fantezileri aracılığıyla aileyi tanıma. Psikiyatride en çok kullanılan tanıma ve tanımlama yolu budur.
2. Aileyi çekirdek ve geniş yönleri ile bir kurum olarak ele alan kültürel yaklaşım. Bu tanımlama daha çok sosyoloji ve sosyal psikoloji alanında kullanılır.
3. Aileyi sosyal bir birim olarak alan yaklaşım. Bu yaklaşıma göre aile çeşitli parçaların oluşturduğu bir sistemdir. Küçük bir grup olarak ele alınır ve küçük grupların davranışları açısından sosyal psikoloji tarafından incelenir.
4. Aileyi toplum değerleri ile sınırlı bir grup olarak kabul eden yaklaşım. Bu yaklaşıma göre yasalar tarafından belirlenmiş kurallar olmakla birlikte her ailenin kendine göre belli ya da belirsiz bazı yasaları vardır.
Bugün gelinen noktada, aile terapisi terimi iki anlamda kullanılmaktadır. Birinci anlam, bireyde bir psikiyatrik bozukluğun oluşumunun anlaşılması ve sağaltılmasında kullanıldığı durumlardır. Bu durumda içinde yaşadığı birincil çevredeki yani ailesindeki ilişkilerin dinamiklerinin anlaşılması ve düzeltilmesi için kullanılan açıklama ve sağaltım biçimlerini kapsar. İkinci anlam ise bir aile olarak birlikte yaşayan insanların ilişkilerindeki çatışma, sıkıntı ve yakınmaların ele alındığı ve düzeltilmeye çalışıldığı sağaltım biçimlerini kapsar. Bu ikincisini evlilik terapisi olarak adlandırmanın daha uygun düştüğü söylenmektedir.
 
Aile terapisi, bir aile üyelerini bir araya toplayarak, amatörce konuşmalar yapmak ve ya kendi sağduyusuna güvenerek öğütlerde bulunmak değildir. Ailenin bir üyesinde ortaya çıkan belirti ve ya sorunun ya da birkaç üyenin birlikte yakındıkları bir sorunun aile üyeleri ile toplu oturumda konuşup, sadece dile getirmesiyle herkesin sorunu artık bildiğini ve bunu kendiliğinden çözebileceklerini sanmaktan ibaret de değildir. Yeterli psikoterapi eğitimi ve deneyiminin yanı sıra özellikle aile terapisi yolundaki teknik yöntemlerin de bilinmesini, ayrıca uygulamada da belli bir klinik deneyimi gerektirir.
 
Tarihçe ve Temel Kuramlar
Aile terapisi terimi, başlangıçtan beri oldukça geniş kapsamlı bir kuramsal yönelimi belirtir anlamda kulanıla gelmiştir. Bu kuramın temel aldığı fikir, psikiyatrik bozukluğun insan ilişkileri ile açıklama ve/veya düzeltilmesinin mümkün olduğu varsayımıdır. Bir Çin atasözü şöyle demektedir: ‘yalnızca balıklar içinde yüzdüklerinin su olduğunu bilmezler’, bunun gibi insanların da içinde yaşadıkları ilişkili sistemleri görme beceriksizliği vardır.
 
Atlardan korkan Küçük Hans’ın fobisini babasıyla ilişkisi üzerinden açıklayan Freud’un, aile kuramını ilk başlatan kişi olduğu ancak Hans’ı babasından ayırarak sağaltmayı seçerek bireysel terapi uyguladığı öne sürülmektedir.
 
Adler, büyümekte olan çocuklara odaklanılırsa erişkin nevrozlarının önlenebileceğini öne sürerek çocuk, ebeveyn ve öğretmenlerin yönlendirildiği klinikler açmıştı. Adler, aile içi etkileşimlerin kişiliğin oluşumunda belirleyici olduğuna dikkat çekerek yeni bir bakış açısı getiriyordu. Sullivan’ın ileri sürdüğü, kişiler arası psikopatoloji ile bireyin içinde bulunduğu çevre ile ilişkileri arasında bağlantı kuran görüşleri de aile terapisini etkileyen kuramlardan birini oluşturmaktadır.
 
Tedavide tüm aile üyelerini birarada görme girişimlerinde bulunan ilk 1940 yılında Bowlby olmuştur.
 
Ruhsal bozukluklarda çevresel etkenlerin ve ailenin rolü, biyolojik sağaltım olanaklarının bulunmadığı; tüm ruhsal sorunları psikanalizle, toplumsal sorunları ise sosyal psikiyatri ile çözümleme umudu taşındığı bir dönemde ilk kez ilgi çekmeye başlamıştır. Psikanalizin egemen olduğu dönemde aile ile de görüşmeler yapan klinisyenler bunu çekinerek yapıyorlardı. Konuyla ilgili araştırmacılar deneyimlerini ilk kez 1955-1956 yıllarında paylaşmaya başlamışlardır.

Hipnotik Telkin / Yaşam Koçluğu

Yaşam koçluğu ve hipnotik telkin gibi hizmetlerimiz için form aracılığı ile randevu alabilirsiniz.

Randevu Al