Tekamül

Ayşe hanım merhaba,
 
Öncelikle eleştirinize ve eleştirinizdeki samimi ve sıcak üsluba teşekkür etmek istiyoruz. Sağolun. Sohbetimize Sn. Süleyman Ateş ile başlayalım ve diyelim ki; değişim ve gelişim varlıkların tekamülleri için yapmak zorunda oldukları en önemli eylemlerdir. Sn. Ateşe bunun için kızmak yerine onu kutlamanız gerekir. Eğer sizin dediğiniz gibi olsaydı ne Celalettin-i Rumi Mevlana’ya ne de Muhammet adlı kişi İslam’ın peygamberi Hz. Muhammet’e dönüşebilirdi!!! Tekamül, varlıkların Hakk-i-Kat yolculuklarının her evresinde farklı farklı ifade bulur.
 
İlahi alemin “Sistem”inin nasıl çalıştığını kendi nasibince bilen biri olarak size şunu tüm kalbimizle söyleyebiliriz ki Muhammet peygamberin kendi yaşam yıllarında çevresindeki insanlara Kuran’ın Hakk-i-Kat ilmiyle ilgili tüm söylediği sadece ve sadece onların anlayabilecekleri kadardı!!!? Yani bundan tam 1 500 sene önce yaşamış bedevi toplumunun anlayabileceği kadarı!!! Çünkü eğer tersi geçerli olsaydı inanın bana bunu Kuran kendisi yapardı zaten. O Kuran ki Araf 52nci ayetinde “Ben bu kitabı sizin bilginize göre indirdim” der. “Sizin bilginize göre…” İşte bu ayet bizim aynı zamanda sizin eleştirdiğiniz bir konuyla ilgili olarak ta örnek vermemiz açısından bize çok yardımcı olacak. Kuran’ın öyle ayetleri vardır ki onlar bir insanın yaşamı için su ve hava ne kadar gerekli ve değerliyse “Kuran Mantığı” dediğimiz yapıyı oluşturmaları açısından o kadar değerlidir; ve Araf:52 bu ayetlerden biridir. Sizin “bir kaç ayet” dediğiniz bu ayetler Kuran’ın kalbi, beyni, sinir sistemi, karaciğeri veya böbrekleridir.
 
Diğer taraftan “doğru olanı akıl ile bulmak” dediğiniz o “akıl” neye göre oluşmuş ve hangi temel değerlere göre işlem yapandır? Mevlana’nın aklı mı, Yunus’un aklı mı, Ayşe hanımın aklı mı yoksa Edison’un aklı mı? Hangisi? Yaradan ile “Bir” olmuş bir varlık için sizce akıl o boyutta ne kadar geçerlidir? Akıl dediğimiz o muhteşem gücün “Yaradan”a kavuşma noktasında ölümcül bir yapıya dönüştüğünü söylesek bize inanır mısınız? Ve inanç dediğimiz yapının akıl ile hiçbir alakası olmadığının bilmem farkında mısınız? Ve bunun içindir ki Allah Kuran’da “Bana inanmanız değil, beni BİLMENİZ sizin için daha hayırlıdır” demiştir!!!
 
Bilmek!?
 
Ne zahmetli bir yoldur! Oysa hiçbir sorgu veya suale bulaşmadan, araştırma zahmetine girmeden, nedenlerini ve niçinlerini irdelemeden sadece “inandım” demek ne kadar da kolaydır. İnsanlar neden bilmekten kaçarlar bilir misiniz? Çünkü sorgulamalarının yani tekamül yolculuklarının en sonunda karşılaşacakları Hakk-i-Hat’i kabul etmenin nasıl zor ve ölümcül olabileceğini bilinç altından bilirler de ondan! Ve bunları söylerken inandıklarımızla değil, bildiklerimizle konuştuğumuza inanın!
 
Ve inanın ki her varlık kendi varlık yapısına(bilinç boyutuna) uygun koşullarda yaşayabilir ancak; aynen okyanusun derinliklerinde yaşayan her balığın varlık yapısının farklı farklı olması gibi.
 
Biz deriz ki; “Toplumsal bilinçlenme hipnotiktir ve şartlanmışlık içerir.”
 
Ve gene deriz ki; “Hakk-i-Kat yolu yalnız yürünür.”
 
Eğer “Kainatın o uçsuz bucaksız zifiri karanlığında, Yaradan’ın ve Yaradılan’ın siz olduğu, sizden başka hiçbir varlığın bulunmadığı bir alemde tek başınıza kalabilmeye hazırsanız!”; aramıza hoş geldiniz!

Hipnotik Telkin / Yaşam Koçluğu

Yaşam koçluğu ve hipnotik telkin gibi hizmetlerimiz için form aracılığı ile randevu alabilirsiniz.

Randevu Al